Yapay Zekanın Hukuki Durumu – I
Yapay Zekanın Kişilik Sorunu
Giriş
Yapay zeka ve robot biliminin gelişmesiyle beraber, insanlar ve makineler arasındaki etkileşim farklı ve daha karmaşık bir boyut kazanmıştır. Bu etkileşim beraberinde, pek çok yasal problemi ve hukuki düzenlemelerin yapılmadığı yeni bir hukuki alanı da getirmiştir. Her şeyden önce, yapay zekanın hukuki durumunun ne olabileceği sorusunu gündeme gelmiştir; çünkü yapay zekanın hukuki durumu ve yapay zekanın sebep olduğu zararların sorumluluğunun nasıl belirleneceği akla ilk gelen sorunlardandır.
Türk Medeni Hukukunda Kişilik Kavramı
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) ilk kitabı Kişiler Hukuku’dur. Türk hukukuna göre, hukuk alanında bilinen ve kabul edilen iki tür kişilik vardır. Bunlar gerçek kişilik ve tüzel kişiliklerdir. Bu ayrım, yalnızca Türk hukukunda değil, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde de geçerlidir.
Gerçek kişiler insandır. Bu, tüm çağdaş hukuk sistemleri tarafından kabul edilmektedir. Gerçek kişiler, haklara sahip olma ve borç altına girebilme konusunda cinsiyet, yaş, etnik köken ve ekonomik statü farklılıklarına tabi olmadan eşittir. Herkes sadece insan olmasından dolayı haklara sahip olabilir ve borç altına girebilir. Bu anlamda, herkesin ehliyet hakkı vardır.
Tüzel kişiler, insanların dışında kalan ve belirli bir amaca yönelmiş ve kişiliğe sahip kişi veya mallar topluluğudur. Tüzel kişiler insan değildir, ancak sosyal hayatın gerekliliklerinden ötürü, hukuk devleti tarafından verilmiş olan bir kişiliğe sahiptir. Tüzel kişileri hakkın konusu olarak kabul etmenin iki sebebe dayandığı söylenebilir.
Birincisi, insan hayatı sınırlıdır; bu nedenle, insan yaşamı belirli amaçların gerçekleştirilmesi için yeterli değildir.
İkincisi, bazı hedeflere ulaşmak için insanların kendi insani güçlerinden daha fazlasına ihtiyacı vardır.
Bu sebepledir ki; tüzel kişiler bu iki amaca hizmet eder ve insanın yaratılışına özgü özellikler hariç, gerçek kişilerin tüm özelliklerine sahiptir.
Yapay Zekanın Kişiliği
Yapay zekanın hukuki durumu ile ilgili olarak ortaya atılan ilk görüş “mal görüşü” dür. Bu görüş, yapay zekanın diğer herhangi bir cihaz gibi bir kişinin nesnesi olarak kabul edilmesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve doğal olarak yapay zekanın gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde olması gerektiğini işaret etmektedir.
Ancak bu görüş doktrinde bazı yazarlar tarafından eleştirilirmiştir. Her şeyden önce, yapay zeka basit bir araç değildir. Yapay zeka bazı bilişsel özelliklere sahiptir ve tamamen özerk ve son derece akıllı yapay zeka örneklerinin ortaya çıkması artık sadece bir zaman meselesidir. Ek olarak, bugün karşı karşıya olduğumuz yapay zeka türleri, bir kişiden çok daha hızlı öğrenme, çevreye öngörülemeyen bir şekilde uyum sağlama ve böylece kendi yaratıcılarına zarar verme potansiyeline de sahiptir.
Yapay zekanın doktrinde yasal durumuna dair bir başka görüş de ‘’köle görüşüdür’’. Bu görüş aslında yapay zekanın bir ürün olarak görüldüğü fikrine dayanan ve mal teorisinin savunucuları tarafından ortaya atılan bir teoridir. Ayrıca bu görüşün savunucuları yapay zekanın insanlar tarafından köleleştirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu nedenledir ki; hukuk sistemlerinin yapay zekanın hukuki durumunu kölelik olarak düzenlemesi gerektiği savunulmaktadır. Ancak kölelik, modern hukuk sistemleri tarafından terk edilmiş bir kavramdır ve artık bu kavrama tekrardan geri dönülmek istenmemektedir.
Her iki teorinin kusurlu noktası, yapay zekanın basit bir eşya olarak nitelendirilmesi veya bir köle olarak görülmesidir. Aksine, yapay zeka bir insan olarak düşünülmelidir. Bununla birlikte, bu kişilik, insanların sahip olduğu gerçek kişilik değildir, ancak bir dernekte yahut vakıfta olduğu gibi tüzel kişilik olabilir. Yapay zekanın insan dışındaki herhangi bir şeyden daha gerçek olması epistemolojik ve ontolojik nedenlerden dolayı mümkün değildir. Yapay zekanın tüzel kişiliğe sahip olması son derece muhtemeldir. Tüzel kişilik görüşü yapay zekanın potansiyeli ve bilişsel özellikleri ile uyumlu bir görüştür. Ancak, tüzel kişilik ve yapay zekaya kişiliği verme fikri doktrinde çokça eleştirilmiştir. Bunlar kabul edilebilir eleştirilerdir. Zira, ilk başta, insanlar bir dernek veya şirkete tüzel kişilik verme konusunda son derece isteksiz ve çekingen davranmışlardır. Ve bugün, yapay zekaya bir kişilik kazandırmak nispeten yeni (ama tartışmasız) bir fikir olarak kabul edilir. Bununla birlikte, yapay zekanın hukuki durumu hakkındaki tüm bu tartışmalar, Avrupa Parlamentosu’nun devrim niteliğinde bir raporuyla tamamen değişmiştir.
AB’de Son Gelişmeler
27 Ocak 2017’de Avrupa Parlamentosu, Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu’nun Yapay Zeka ile ilgili gelecekteki sorunların çözümü için yasal bir temel oluşturmak üzere bir dizi öneri içeren Robot Tavsiye Kararı Raporu’nu yayımladı. Bu Raporun en dikkat çekici ve devrim niteliğindeki özelliği, yapay zekâya elektronik kişiliğin verilmesi önerisidir. Kısaca işbu rapor, uzun vadede robotlar için özel bir hukuki statü oluşturulmasını tavsiye ediyor.
Robotlara elektronik kişilik verilmesini öneren bu rapora göre, robotlar verdikleri zararlardan sorumlu olabilir. Robotlar da başka durumlarda bir kişiliğe sahipler olabilirler, örneğin özerk kararlar alabilirler ve doğrudan düşünülebilecek üçüncü şahıslarla bağımsız olarak iletişim kurabilirler. Raporda ayrıca, en ileri yapay zeka türünün ortaya çıkmasının ancak elektronik kişilik teklifi kabul edilirse mümkün olabileceği belirtiliyor.
Avrupa Parlamentosu, sadece yapay zekanın bir kişiliğe sahip olması gerektiğini değil, ayrıca yapay zeka konusunda yapılan tartışmalardaki konumunu açıkça göstermiştir. Ayrıca, tüzel ve gerçek kişilik kavramlarının yanı sıra, yeni ve üçüncü tip olan kişiliğin ‘’elektronik kişilik’’ olarak adlandırılması gerektiğini belirtti. Sadece robotik olarak değil, aynı zamanda kişiler hukuku açısından da, sadece yapay zekanın sahip olabileceği yeni bir kişilik türü olarak elektronik kişilik kavramı, yeni bir dönemin öncüsüdür.