Ülkelerin Uzaydaki Hakları: Asteroid Madenciliği

Ülkelerin Uzaydaki Hakları: Asteroid Madenciliği

Asteroitlerin demir, nikel, altın, platin ve diğer birçok kaynak açısından milyarlarca dolarlık bir rezerve sahip olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca, altın, kobalt, titanyum, alüminyum ve diğer birçok kaynağın Ay’da da zengin bir rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Ay’ı önemli kılan önemli bir diğer sebep de, manyetik kalkanı olmadığı için Dünya’nın 10.000 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kadar Helium 3 rezervine sahip olduğunu iddiasıdır. Bu zengin kaynakların mevcudiyeti nedeniyle, ABD, Çin, Hindistan ve Rusya’nın gibi dünyanın önde gelen ülkeleri, uzayda madencilik ve uzayda bir yer tahsis etmeyi planlamaktadır. Konunun teknik boyutuna ek olarak, yasal bir boyut da mevcuttur. 1958’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bir kararı ile “Ad Hoc Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanımı Komitesi” kurulmuştur. Bu olayın ardından 1959’da da Birleşmiş Milletler Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanımı Komitesi kurulmuştur. Türkiye’nin de 1977’den beri üyesi olduğu bu Komite beş temel antlaşma ve beş de ilke ve bildirge regüle etmiştir. Uzay hukuku anlamında madenciliği ele almak istediğimizde bu antlaşmalardan ilki olan 1967 tarihli Uzay Antlaşması’na göre ve 1979 tarihli Ay Anlaşması’na bakmak gerekir.

Uluslararası Düzenlemeler: Ay Anlaşması ve Yerel Düzenlemeler: Türkiye Maden Kanunu

Uzay madenciliği ile ilgili hükümler içeren bir başka anlaşma da Ay Sözleşmesi’dir. (İsmin Ay Sözleşmesi olmasına rağmen, Güneş Sistemindeki Dünya hariç tüm gezegenlerde geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir.) Türkiye de bu anlaşmanın bir tarafıdır ve bu anlaşmaya göre yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarının insanlığın ortak mirası olacağı konusunda açık düzenlemelerdir.

Uzay Antlaşması’na göre, Uzay tüm insanlığa adanmıştır ve ay ve diğer gök cisimleri de dahil olmak üzere mekanın keşfi ve kullanımı, ekonomik veya bilimsel gelişme derecelerine bakılmaksızın tüm ülkelerin çıkarlarına göre yapılmalıdır; tüm insanlığa tahsis edilmiştir. Bu anlaşmanın 6. maddesinde Eşitlik temelinde ve uluslararası hukuka uygun olarak hiçbir şekilde ayrımcılığa yer verilmeden tüm Taraf Devletler tarafından ayda bilimsel araştırma özgürlüğü olacaktır hükmü vardır, Madde 11/1’de ise Ay, kullanım yahut işgal yoluyla veya başka herhangi bir yöntemle, bir egemenlik iddiası ile milletlerin ülkelerin tasarrufuna bırakılamaz hükmü düzenlenmiştir. Kaynaklar, bu Sözleşmenin hükümlerinde, özellikle de bu maddenin 5. fıkrasındaki ifadesini bulan insanlığın ortak mirasıdır hükmü de düzenlenmiştir. Ancak ekonomik kaygılar nedeniyle, ABD ve Rusya gibi uzay faaliyetlerine öncülük eden bazı ülkelerin, Antlaşma’nın hazırlık aşamasına katılmış olmalarına rağmen, ticari faaliyetlerini engelleyebilecekleri ve kısıtlayıcı olacakları çekincelerinden ötürü işbu anlaşmaya taraf olmamışlardır.

Türk Madencilik mevzuatına göre, madenin tanımı Türk Maden Kanunu’nun 2. Maddesinde belirtilmiştir: ” Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madde bu Kanuna göre madendir. Kanun metninde düzenlenen yer kabuğu ifadesi ve ‘Asteroid’ veya Gök Cİsmi’ ‘kelimelerini içermez. Yani Türkiye’nin asteroitlerden elde edeceği herhangi bir madde mineral olarak kabul edilmeyecektir.

Asteroit Madenciliğinde Çevre Sorunları

Uzay madenciliği ile ilgili diğer bir husus, bu faaliyetlerin neden olabileceği olası çevresel zararlardır. Uzay Antlaşması kapsamında, devletler, kirliliğe sebep olan ve yeraltı dışındaki maddelerin ortaya çıkmasıyla oluşan toprak kirliliğini önlemek için ay ve diğer gök cisimleri de dahil olmak üzere alan araştırmaları ve keşifleri gerçekleştireceklerdir.

Madencilik faaliyetlerinin yasal olduğuna inanan hukukçular, elde edilecek menfaatlerin yalnızca ekonomik bir menfaat olarak görülmemesi gerektiğini, bilimsel çıkarların tüm insanlık için faydalı olacağını, Antlaşma’da madenciliği önleyen bir düzenleme bulunmadığını iddia etmektedir.

Güncel Olaylar

Hukuki platformda uzay madenciliği ile ilgili tartışmalar sürerken sürpriz bir şekilde A.B.D. 2015 yılında bir yasa çıkararak kendi vatandaşlarının ve şirketlerinin asteroid madenciliği ve uzay madenciliği yapabilmesini düzenlemiştir. Yasada bunun A.B.D.’nin uzayda egemenlik hakkı iddia ettiği anlamına gelmediği ve A.B.D.’nin Uzay Antlaşması’na riayet ettiği de ayrıca belirtilmiştir. Hemen akabinde Uluslararası Uzay Hukuku Enstitüsü de bir açıklama yaparak uzaydaki doğal kaynakların edinimi ile ilgili egemenlik hakkında olduğu gibi net bir düzenlemenin olmadığını ve bu nedenle A.B.D.’nin söz konusu düzenlemesinin Uzay Antlaşması’nın bir yorumu olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Takiben Şubat 2016’da Lüksemburg uzay madenciliğini destekleyeceğini söyleyerek 200 milyon Euro’luk bir bütçe ayırdığını açıkladı ve 2017’de de “Uzay Kaynaklarının Keşfi ve Kullanımı Yasası”nı kabul etti. Ancak A.B.D.’den farklı olarak Lüksemburg vatandaşlık koşulu aramaksızın Lüksemburg hukukuna göre kurulmuş şirketlerin bu yasadan yararlanabileceği düzenleyerek yabancı sermayeyi çekebilecek bir düzenleme yapmıştır. A.B.D. ve Lüksemburg’un ardından çok sayıda ülke de uzay madenciliği yapılması için yasal alt yapı hazırlıklarını yapıyor. Dolayısıyla er ya da geç uzayda madencilik faaliyetleri yapılacaktır ve Türkiye’nin de gereken önemi vererek hukuki ve teknik altyapı hazırlıklarına önem vermesi gerekmektedir.