Türk Hukukunda Joint Venture Sözleşmeleri

Joint Venture (adi ortaklık) sözleşmeleri; büyük projelere birlikte katılan birbirinden ayrı tüzel kişiliği olan firmaların yanında, çok uluslu şirketlerin yerel firmalarla sorumluluğu paylaştığı ortaklık biçimleri olarak göze çarpmaktadır.

Joint venture, herhangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın bir ortaklık sözleşmesiyle ve iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin bir araya gelmeleri sonucunda kurulmaktadır. Ortakların kar ve zarara katılma oranları genellikle sözleşme ile belirlenmektedir ancak belirtilmemişse TBK’nun 623. Maddesi ışığında sermayeleri ne olursa olsun kar ve zarar payları eşittir. Ortaklar, ortaklığı sözleşmede belirtilen usullere göre birlikte yönetir. Bu sözleşmeler belirli bir işe yönelik olarak kurulabileceği gibi, belirli bir süre içinde kurulabilirler.

Kuruluş şekillerine göre bu sözleşmeler ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi sözleşmeye dayalı joint venturelar ve ikincisi sermayeye katılımlı joint venturelardır. Sözleşmeye dayalı joint venturelar bir organizasyona sahip olabileceği gibi, her hangi bir organizasyona ihtiyaç duymadan da faaliyet gösterebilmektedir. Sözleşmeye dayalı joint venture’lar ekonomik açıdan bağımsız, iki veya daha çok gerçek ya da tüzel kişinin, emek veya sermayelerini bir araya getirerek tek bir işi veya geçici nitelik taşıyan belirli bir ticari faaliyeti, çoğu kez müşterek yönetim altında çaba göstererek gerçekleştirmeyi ve bundan kar elde etme amacı gütmeyi, bir sözleşmeye dayanarak benimsedikleri, genellikle ortakların müşterek bir malvarlığının bulunmadığı, sözleşmesel bir kişi topluluğudur. (Altay: 2009, 49) Sermayeye katılmalı joint venture’ı oluşturan taraflar, temel sözleşmeyi bir ortaklık kurmak veya mevcut bir şirketi joint venture şirketi haline getirmek ve söz konusu şirketi ortak kontrol doğrultusunda yönetme amacı ile akdetmektedirler. Sermayeye dayalı joint venturelar iki aşamadan oluşur. Birinci aşama taraflar arasındaki joint venture sözleşmesi, ikinci aşama ise tayin edilen ortaklık sözleşmesidir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” Şeklinde yapılan düzenleme ile tarafların sermaye dışında emek gibi başka tip sermayelerde koyabileceği düzenlenmiştir. Bunun yanında 1 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’ nin 2.5.1. maddesinde; Joint venture’ın özel bir türünü teşkil eden İş ortaklıklarının unsurları; ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi mükellefi olması, ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşmeyle kurulması, iş ortaklığı konusunun belli bir iş olması, birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde gerçekleştirilmesinin öngörülmesi, iş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim sözleşmesinin olması, tarafların müştereken yüklenilen işin belli bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı sorumlu olmaları, işin bitiminde kazancın paylaşılması, birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen işin bitimi ve Vergi Usul Kanununda belirtilen mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin sona ermesi şeklinde düzenlenmiştir.

Joint Venture sözleşmesinin tarafları, karşılıklı edimleri değil, birlikte aynı amacak yönelik edimleri yerine getirme görevini üstlenirler. Bu sebeple de Türk Borçlar Kanunu’nda taraflar arasında rekabet yasağı, özen borcu, eşit sorumluluk gibi hususlar düzenlenmiştir. Özellikle büyük ölçekli altyapı ve enerji projelerinde karşımıza çıkan joint venture sözleşmesi tarafların birbirinin finansman imkanlarından, sektörel bilgisinden, know-how bilgisinden yararlandıkları ve büyük yatırım gerektiren projelerde karşımıza çıkan bir sözleşmesel bir ilişki modelidir.