CSRD (KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMA YÖNETMELİĞİ)

CSRD ile şirketlere daha ayrıntılı raporlama gereklilikleri getirilmiş olup, büyük şirketlerin çevresel haklar, sosyal haklar, insan hakları ve yönetişim faktörleri gibi sürdürülebilirlik konularında rapor vermesi sağlanmaktadır.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), şirketlerin kurumsal faaliyetlerinin çevre ve toplum üzerindeki etkilerini raporlamasını ve raporlanan bilgilerin denetlenmesini (güvencesini) zorunlu kılar.

CSRD, sürdürülebilirliklerini raporlaması gereken şirketlerin kapsamını 11.000‘den 50.000‘in üzerine genişletmenin yanı sıra şirketlerin raporlayacağı bilgi miktarını artırmaya, bilgilerin güvencesi için bir denetim gerekliliği belirlemeye, diğer standartlarla bağlantı kurmaya ve uygulamaya koymaya hazırlanıyor.

Direktifin amacı, Finansal Olmayan Raporlama Direktifi (2014/95/EU Direktifi, NFRD) kapsamında şirketler için belirlenen finansal olmayan raporlama gerekliliklerini güncellemek ve değiştirmektir.

Genel olarak, CSRD, şirketlerin raporlama yöntemlerinde ve hangi süreçlere sahip olmaları gerektiği konusunda bazı büyük değişiklikler yapmaya hazırlanıyor. CSRD, şirketlerin faaliyetlerinin insanlar ve çevre üzerindeki riskleri, fırsatları ve etkileri hakkında yeterli bilgiyi kamuya açıklamasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Bu, tüm büyük şirketlerin, borsada kayıtlı olsun ya da olmasın , 500 çalışan sınırı olmadan CSRD kapsamında rapor vermesi gerekeceği anlamına gelir. Bu da daha fazla şeffaflık ve sürdürülebilirlik bilgilerinin kullanılabilirliği ile sonuçlanır. CSRD, raporlama kapsamını, borsada işlem gören mikro işletmeler hariç, borsada işlem gören KOBİ’leri kapsayacak şekilde genişletmektedir. Bunun nedeni, borsaya kote edilmiş şirketlerden yeterli bilgiye erişilmesinin yatırımcılar için belli bir önem olarak görülmesidir. CSRD, düzenlemeye tabi piyasalarda işlem gören menkul kıymetlere sahip KOBİ’ler dışında, küçük şirketler için yeni raporlama gereklilikleri getirmeyecektir. Buna ek olarak KOBİ’lerin büyük şirketler için geçerli olacak standartlardan daha basit olan değiştirilmiş standartlar hakkında rapor vermelerine izin verilecektir. Bu nedenle Komisyon, KOBİ’ler için ayrı, orantılı standartlar geliştirecektir. Komisyon, faaliyetlerin ölçeği ve karmaşıklığı ile KOBİ’lerin kapasiteleri ve özellikleri ile orantılı ilgili standartlar benimsemelidir. Bunlar 30 Haziran 2024 tarihine kadar kabul edilmelidir.

Raporlama zorunluluğu olmasa da,halka açık olmayan KOBİ’ler de bu standartları gönüllülük esasına göre kullanmayı seçebilir. Pek çok KOBİ, sürdürülebilirlik bilgilerine yönelik artan taleplerle karşı karşıya kaldığından (ör. borç veren bankalardan veya tedarikçisi oldukları büyük şirketlerden), sürdürülebilirlik bilgilerinin toplanması ve ifşa edilmesi tüm şirketler için ortak bir uygulama haline gelebilir. KOBİ’lerin ihtiyaçlarına uyarlanmış Avrupa standartlarının kullanılması, KOBİ’lerin gerekli bilgileri bankalara, müşterilere ve diğer paydaşlara raporlamasını kolaylaştırabilir.

CSRD İLE NE AMAÇLANIYOR?

CSRD ile Greenwashing (Yeşil Aklama)’nın sona erdirilmesi ve küresel düzeyde sürdürülebilirlik raporlama standartları için zemin hazırlanması hedeflenmiştir.

CSRD, tüm büyük şirketlerin çevresel ve sosyal etki faaliyetleri hakkında düzenli raporlar yayımlamasını gerektirecek. Yatırımcıların, tüketicilerin, politika yapıcıların ve diğer paydaşların büyük şirketlerin finans dışı performansını değerlendirmelerine yardımcı olacak.

CSRD ile şirketlerin daha sorumlu yaklaşımlar sergilemeye teşvik edilmesi planlanıyor. CSRD ile Avrupa Komisyonu ilk kez finansal dışı veriler için ortak bir raporlama çerçevesi tanımlıyor. Bu kapsamda rapor büyük şirketlerin çevresel haklar, sosyal haklar, insan hakları ve yönetişim faktörleri gibi sürdürülebilirlik konularında rapor vermesini sağlayacak.

Nedir bu Greenwashing?

Yeşil aklama, çevreye karşı sorumlu bir kamu imajı sunmak için bir kuruluş tarafından yayılan dezenformasyon olarak tanımlanmaktadır. Yeşil aklama ilk olarak çevreci Jay WESTERVELD tarafından 1986 yılında ortaya atılan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor olsa da esasen geçtiğimiz birkaç yılda artan iklim krizi farkındalığı ile uygulamada sıklıkla başvurulan bir yöntem haline gelmiştir. En genel anlamı ile bir pazarlama ve rekabet yöntemi olan “yeşil aklama,” son yıllarda şirketler arasında artan “çevreye duyarlı olma yarış ile oldukça büyük bir ivme kazanmıştır.

Yeşil aklama örneklerine tekstil, moda, otomotiv, gıda, ambalaj ve havayolu gibi birçok farklı sektörde rastlamak mümkündür. Yeşil yıkamanın klasik bir örneği, Volkswagen’in çeşitli araçlara “kusurlu” cihaz takarak emisyon seviyesini normalden daha az gösteren bir yazılım kullanarak hile yaptığını kabul etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçtiğimiz aylarda Hollanda havayolu şirketi KLM aleyhine “Sorumlu Uçun” kampanyasına yönelik yeşil aklama davası açıldığı görülmüştür. Zira, havayolu ulaşımı iklim krizini doğrudan etkileyen en tehlikeli ulaşım araçlarından biri olmakla birlikte, uçakla ulaşımın çevreye duyarlı olduğuna yönelik herhangi bir havayolunun iddiası yeşil aklama olarak değerlendirilebilecektir. Benzer şekilde, 2018’de Starbucks şirketinin sürdürülebilirlik çalışmasının bir parçası olarak çıkardığı “samansız kapak” içeriğinin eski kapak ve saman kombinasyonundan daha fazla plastik içerdiği tespit edilmişti.

CSRD İle Türk Firmalarını Neler Bekliyor?

CSRD, AB’nin mevcut finansal olmayan raporlama yükümlülüklerinin kapsamını ve içeriğini önemli ölçüde genişleterek daha fazla kuruluşu kapsayacak ve daha fazla ESG konusu hakkında çok daha ayrıntılı raporlama talep edecek. CSRD özellikle AB şirketleri ve 500 çalışan eşiğine sahip AB dışı kamu ve özel şirketler için geçerlidir. Sonuç olarak, Türkiye’nin ve AB’de iş yapan diğer AB dışı şirketlerin, bu tür şirketler bir Avrupa borsasında listelenmemiş olsalar bile, AB kurallarına uygun ESG raporları üretmeleri gerekebilir. AB dışı firmalar en uzun raporlama dönemine sahipken, AB dışı firmaların birçok yan kuruluşunun daha erken raporlama yapması gerekecek.

CSRD, Avrupa Komisyonu’na, AB üyesi olmayan ülkeler tarafından uygulanan sürdürülebilirlik raporlama standartlarını eşdeğer olarak tanıma yetkisi verir. Bu nedenle, yeni AB kuralları kapsamına giren Türk ihraççılar için CSRD’ye uyum, tahsis edilmiş bir raporun yayınlanmasını gerektirebilir.

Bazı Türk şirketleri gönüllü ESG beyanlarını uyumlaştırmaya odaklanıyor olsa da, uyum için CSRD’ye raporlamaya daha fazla önem verilmelidir. Özellikle yeşil mutabakat kapsamında finansman ve ihracat ilişkileri olan Türk şirketleri bu kapsamda raporlama çalışmalarını düzenlemeli ve gerekli hukuki uyumluluğu göstermelidirler. CSRD uyumluluğunu mevcut herhangi bir ESG raporlama faaliyetine entegre etmenin yanı sıra Türk ihracatçılar, CSRD kapsamındaki raporlamada yer alan finansal risk ve strateji arasındaki çelişkilere karşı dikkatli olmalıdır.